Filmler ve DizilerSinema - Tv

Cornetto Üçlemesi Üzerine Bir İnceleme

Cornetto Üçlemesi Edgar Wright‘ın yönettiği ve Simon Pegg ile beraber yazdıkları üç filmden oluşuyor. Cornetto denmesinin sebebi ise hem karakterlerin cornetto ile olan yakınlığı hem de cornettonun aslında filmlerin renk paletini belirliyor olması. Bol kanlı olan Shaun of the Dead kırmızıyı, polis temalı Hot Fuzz filmi maviyi ve bilimkurgu temeline oturmuş The World’s End yeşili temsil ediyor. Evet, her dondurma dolabında gördüğünüz üç farklı renkteki cornettolar.

Üçleme olmasına üçleme ama oyuncular dışında herhangi bir ortak yanları yok. İster arka arkaya izleyip komedinin dibine vurun isterse zamana yayın. Filmlerde yalnızca birbirlerine dair ufak tefek referanslar var. Neyse gelelim filmlerin tek tek incelemelerine.

Shaun of Dead

Bir yanıyla güzel bir İngiliz komedisi bir yanda ise muhteşem aksiyonuyla bol kanıyla bir zombi filmi. Aslında her şeyden biraz biraz bu film. Sosyal mesaj vermek için biraz geç açılması dışında da beni rahatsız eden herhangi başka bir şeyle karşılaşmadım. Filmde Simon Pegg, Shaun‘u Nick Frost ise Ed isimli karakteri canlandırıyor. Shaun aşk ve iş hayatı başarısız, yapması gereken hiçbir şeyi yapmayan bir isimken Ed kendisinden daha beter durumda. Tüm gün oturup oyun oynayan bira içen Shaun’dan başka hiçbir arkadaşı olmayan, bundan dolayı da Shaun’a biraz ayak bağı olan bir karakter. Evet iki başarısız karakter ve zombiler. Sizce nasıl olur dersiniz? Üstelik filmin yarısı boyunca ne olduğunu anlamaktan acizler.

Filmin ilk yarısı oldukça komik, ikinci yarısında ise hem aksiyon giderek artıyor hem de aksiyonla birlikte komedi. Gerçi doğruyu söylemek gerekirse gerilimli anlardaki esprileri pek sevmeyen bir insan olarak bazı kısımlarını yadırgadım diyebilirim. Yine de üçlemedeki en çok güldüğüm film. Martin Freeman‘ın da diğer iki filmde de olduğu gibi bu filmde de ufak da olsa rol aldığını söylemek lazım. Puanım: 7/10

Hot Fuzz

Simon Pegg burada karşımıza Shaun karakterinin neredeyse tam tersi bir karakterde çıkıyor ve Nicolas Angel adında üst düzey yeteneklere, başarılara sahip bir polis memurunu oynuyor. Hatta o kadar iyi bir polis ki teşkilatı kötü gösteriyor diye Londra’dan küçük bir taşra kasabasına sürülüyor. Üstelik suç oranı kendisine ihtiyac duyulmayacak kadar az olan bir kasabaya.

Film daha bu başıyla bile sizlere ne kadar komik olacağını gösteriyor ve mizahını hiç kaybetmeden sonuna kadar gidiyor. Ancak aksiyonu özellikle ikinci yarısında o kadar artıyor ki mizahı yanında zaman zaman sönük kalabiliyor. En çok güldüğüm olmasa da serinin en çok eğlendiğim en çok seviğim filmi olduğu net. Simon Pegg ve Nick Frost’un yanında yine ufak bir rolde Martin Freeman’ın da olduğunu söylemek lazım. Dahası Cate Blanchett ve Peter Jackson da var ama filmi onlar için izlemeye kalkarsanız bana küfredebilirsiniz çünkü tanır mısınız bilmiyorum. Puanım: 8/10

The Word’s End

Simon Pegg’in karşımıza bu sefer siyah uzun saçlı sakallı bir serseri olarak çıktığı bu filmde neler olduğunu size anlatmama izin vermeyin. Hatta film hakkında hiçbir şey duymadan okumadan izleyin ki aksiyonun başladığı anda “Noluyor ya?!” diyebilin. Beş arkadaş yıllar sonra toplanıp liseden mezun olurken yapmaya çalışıp yapamadıkları altın turu yapmaya çalışacak. Altın tur da kasabanın 12 farklı barında birer bira içmek. Ne kadar zor olabilir ki? Değil mi? İşte oluyormuş.

Karakterlerin isimlerinin manidar olarak ayarlandığı filmde Martin Freeman ilk defa adam gibi uzun uzun gözüküyor. Elbette ki Nick Frost da var. Ne olduğunu tam olarak bilmediğim ama bir eksiklik olan film komik desen çok da komik değil aksiyonu desen o da meh biraz açıkcası. Yoklukta gideri var yine de. Zaten diğer filmlere referansı en az olan hani gerçektten cornetto üçlemesinden mi diye sorabileceğiniz bir film. Sırf oyunculukların adına izlenir diyor 6/10 veriyorum bu filmde de.

Üç filmin ortak özelliği olan Edgar Wright’ın yönetmenliğinden bahsetmek gerekirse üçünde de özelikle kurgu konusunda harikalar yarattığını söylemeden geçemeyeceğim. Gerçekten şükela bir yönetmen kendileri ona hiç şüphe yok. Filmleri arka arkaya kalabalık bir arkadaş grubuyla güle eğlene izlemenizi tavsiye eder neşenin ve aksiyonun hayatınızdan hiç eksik olmamasını dilerim.