İhsan Oktay Anar: Kendi Tanımıyla “Kimliksiz” Bir Usta Kalem
İhsan Oktay Anar 1960 yılında Yozgat’ta doğmuştur. Ailesi İstanbullu olan Anar, 1974’ten beri İzmir’de yaşamaktadır. Yazarın ataları Kazan’dan 1893’te İstanbul’a gelmiştir. Yazarın büyükbabası İstanbul’a yerleştikten sonra soyadı kanunu ile beraber Anar soyadını almıştır. Bu soyadının hikâyesini İhsan Oktay Anar şöyle anlatır: “Anar soyadını amcam bulmuş. Amcam bir Rum kadınına âşık olmuş, kadın ona karşılık vermemiş ve ‘seni hiç unutmayacağım, daima anacağım’ adında (anlamında) Anar soyadını seçmişler” (Ecevit, 2006: 76)
Anar’ın babası Mehmet Sait Bey, Tekel’de müskirat eksperidir. Kendisinin “Çok güzel dini hikâyeler anlatırdı. Çok dindar yaşlı insanlar evimize misafir olarak gelirdi. Babam sürekli onları anlattığı dinî hikâyelerle ağlatırdı. Çok büyük bir heyecanla gözlerinden ışıklar saçarak anlatırdı.” diyerek tarif ettiği Mehmet Sait Bey, oruç tutan ancak düzenli olarak namaz kılmayan biridir. Annesi Bedia Hanım ise İstanbullu bir bayandır. Babası gibi o da dini terbiye ile büyümüş, modern bir kadındır. Bedia Hanım, Mehmet Sait Bey gibi memurdur. Yazarın Süheyla ve Füruzan adlarında iki ablası vardır. Evin en küçüğü kendisidir. Anar’ın yıllar sonra “Ablamlar da babam gibi sürekli okurlardı” (Ecevit, 2006: 77) diye anımsayacağı bu iki kız kardeşin, kendisinin hayatında önemli bir yeri vardır. Hatta Suskunlar’ı onlara ithaf etmiştir.
İhsan Oktay’ın içe dönük mizacı, onu bir dinleyici ve dikkatli bir gözlemci yapmıştır. “Konuşkan değil, fakat sohbet dinlemeyi çok sever. Çok güzel dinler. Arkadaşlarım bu yüzden onunla sohbet etmeyi severler çünkü ‘Çok güzel dinliyor’ derler. Çok iyi bir gözlemcidir. Dikkatinden hiçbir şey kaçmaz. Aslında görmekten çok duymaya meyillidir. Bir şey anlatırsınız. Sizin anlattığınız şeyden öyle bir şey çeker ki oradan… Bence asıl gözlem o. Yani daha çok göz mü kulak mı diye nitelendirseniz, kulaktır benim eşim” (Ecevit, 2006: 77) diyen Özlem Anar, eşinin romanlarını nasıl ortaya koyduğunun da ipucunu vermektedir aslında.
İyi bir gözlemci olan yazar, her konuşmadan bir şeyler yakalayabilme adına sürekli bir düşünce hali içerisindedir. Bununla birlikte Anar kendisini şu şekilde tanımlamaktadır: “Kimliksiz biri olduğumu düşünüyorum. Ressam, mühendis, tarihçi kimliklerine sıkışıp kalmak istemem. Hatta yazar kimliğine de… Sadece yazıyorum o kadar. Resim yapabilir ve pastra da oynayabilirim. Borges’in söylemeye çalıştığı gibi, “Bir insan hem herkes hem de hiç biridir”. Ben bir jokerim. Yani bazı iskambil oyunlarında, her kartın yerine geçen bir kart gibi. Kelimenin diğer anlamıyla da “Joker”, yani “şakacıyım” (Ecevit, 2006: 77).
Kaynaklar :
– Ecevit, Yıldız. Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, İstanbul: İletişim Yayınları, 2006.
– Karaca, Selda. “İhsan Oktay Anar’ın Romanları Üzerine Bir Araştırma”. Yüksek Lisans Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2010.