Filmler ve DizilerOyuncular ve YönetmenlerSinema - Tv

Kral Arthur: Kılıç Efsanesi

Kral Arthur ve Excalibur efsanesini az çok hepimiz biliriz. Arthur, taşa saplanmış efsanevi kılıç Excalibur’u çıkarır ve kral olur. Aslında yüzyıllardır bu efsane pek çok kez gerek edebiyatta gerekse beyaz perdede işlendi. Arthur efsanesi, sinemada ise en son 2004 senesinde Antoine Fuqua tarafından çekilmişti.

O yapımda Arthur’u Clive Owen canlandırmıştı. Yapım, yan rollerde de Keira Knightley, Mads MikkelsenStellan Skarsgård ve Stephen Dillane gibi güçlü oyuncuları barındıran bir filmdi. Ancak filmin senaryosu çok sorunluydu ve sizi içine çekemiyordu. Ayrıca hikaye Arthur’un olmasına rağmen özellikle o dönemde popülaritesinin zirvesinde olan Keira Knightley çok fazla ön plandaydı. Hatta Clive Owen’dan çok O’nu izlemiştik. O kadar ki filmin posterinde bile Keira öndeydi!

Kral Arthur: Kılıç Efsanesi ise konuyu anlatan son film. Yönetmeni, daha önce pek çok güzel işe imza atan Guy Ritchie. Kendisi az ama öz film çekmekle birlikte suç dünyasını, dönemi ne olursa olsun en iyi anlatan yönetmenlerden biri. Hızlı ve yakın teknik çekimler, kendine has mizah dili ile diğer yönetmenlerden ayrılan bir tarzı var. Bu formül Snatch (2000) ve Sherlock Holmes (2009) yapımlarında hayli tutmuştu. Bu filmde de bildiğinden şaşmıyor. Ancak filmin bazı sorunları var.

Filmin temel sorunu, senaryosu. Bu tip epik bir film anlatıyorsanız açılışı çok etkileyici yapmalısınız. Ne yazık ki film oldukça sıradan başlıyor. Hikayesini her ne kadar bilsek de etkileyici bir açılış yapamıyor ve fil sahneleri de bana göre çok gereksizdi. Arthur’un kişiliği ve büyümesi ise senaryo dağınık olmasına rağmen hızlı çekimler ile güzel anlatılmış. Arthur’un kılıcı taştan çıkarması, insanları etrafına toplaması, kralın kayıp oğlu olduğuna halkı inandırması ise fazlasıyla kolay oluyor. Hal böyle olunca da film inandırıcılığını yitiriyor. 6 filmlik bir seri olarak planlan yapımda hemen romantizme yer vermemeleri ise senaryonun belki de en iyi yönlerinden biri olmuş.

Gelelim filmin iyi yanlarına… Oyunculuklar çok iyi. Charlie Hunnam bu rol için biçilmiş kaftan. Eğer “Sons of Anarchy” dizisini izlediyseniz zaten ne kadar iyi oyuncu olduğunu fark etmişsinizdir. Gerek fiziksel gerekse oyunculuk bakımından oldukça başarılı buldum. Rolünün hakkını kesinlikle vermiş. “Amca Vortigern” rolündeki Jude Law ise her ne kadar abartılı oynasa da rolüne yakışmış. Eric Bana ise her ne kadar çok ön planda olmasa da “Uther” rolüyle akılda kalıcıydı. Adam tarihi rollere çok yakışıyor, bu bir gerçek. Yan rollerdeki tüm oyuncuları beğendim. Ayrıca Merlin dizisinden ‘Morgana’ rolünde izlediğimiz Katie McGrath‘ı da “Vortigern’in Eşi” rolünde görmek hoş sürprizdi. Bunun dışında “Game of Thrones”dan ‘Littlefinger’ Aidan Gillen‘ı görmek de öyle. Filmin sürprizi ise David Beckham ve Guy Ritchie’nin kısa sahnelerde görünmeleriydi.

Görsel efektler ve müzikler belki de filmin en iyi yanlarıydı. Özellikle Arthur’un kılıca dokununca mavi ışıklar saçması çok hoş bir fikir. Özellikle dövüşmeyi öğrendiği okulda kılıcı ile yaptığı dövüş, filmin en iyi sahnesi. Müzikleri ise Daniel Pemberton yapmış. Kendisi daha önce The Man From U.N.C.L.E. (2015) ve Steve Jobs (2015) yapımlarında başarılı müziklere imza atmıştı. Film müziklerinden bir örnek için; (E-Posta takipçilerimizin videoyu görüntüleyebilmek için sayfamızı ziyaret etmeleri gerekmektedir);

Kısacası her ne kadar senaryosunda bazı sorunlar olsa da “Kral Arthur: Kılıç Efsanesi” sinemada izlenmeyi hak ediyor. Sırf müzikler ve görsel efektleri için bile değer. Ancak altı serilik bir film olacaksa senaryo sorununu çözmeleri şartıyla. 12 Mayıs 2017‘de Türkiye’de vizyona giren ve halen gösterimde olan filmi sinemalarda izleyebilirsiniz. Filmin resmi fragmanlarından biri için;