OtherLife: Hak Ettiği Yeri Bulamayan Muazzam Bir Bilim Kurgu
Sinema dünyasının her döneminde bilim kurgunun ilgi çekiciliğinden faydanıldı. Ancak teknolojinin gelişmesine paralel olarak bilim kurgu konusundaki ufkumuzun da epey bir farklılaştığını biliyoruz. Olay artık sadece uzayın derinliklerine gidilen, uzaylılarla karşılaşmaları anlatan filmlerin tekelinden çıktı ve insana, genetiğe, nörolojiye doğru hızlı bir ivme kazandı diyebiliriz. OtherLife da bu durumu net şekilde gözlemlediğimiz yapımlardan bir tanesi.
OtherLife, 2017 yapımı bir Avustralya filmi. Yönetmenliğini Ben C Lucas‘ın yürüttüğü yapımın başrolünde Avusturalyalı aktrist Jessica De Gouw (Ren Amari) yer alıyor. Filmde De Gouw’a Timmy John Power (Sam) ve Thomas Cocquerel (Danny) eşlik ediyor. Ancak sahnelerin çok büyük bir bölümünün tümüyle Jessica De Gouw üzerinden ilerlediğini belirtmekte fayda görüyorum.
OtherLife, Kelley Eskridge‘in 2002 yılında yayımlanan Solitaire isimli romanından uyarlanmış bir yapım. Romanı okuma fırsatım olmadığı için maalesef kitap ile karşılaştırma yapma şansım bulunmuyor. Genellikle sinemada kitap uyarlamalarına karşı olsam da OtherLife’ın bunlar içerisinde başarılı bir örnek olduğunu düşünüyorum.
Filmde bütünüyle bir simülasyon teması üzerinde durulmuş. Ancak burada işlenen simülasyon ortamı; bugüne kadar karşılaştıklarımızdan ciddi bir fark ile ayrılıyor. Zira OtherLife, işlediği simülasyon olgusunun temelde ‘kimyasal‘ bir reaksiyona dayandığını ve kimyadan ibaret olduğunu ileri sürüyor. Tema açısından bunun önemini, filmde geçen şahane bir replikten de anlayabiliyoruz. Ren Amari tarafından dile getirilen replik şu şekilde; “bahsettiğimiz şey beyin olduğu sürece; kurgu ve gerçeklik kimyasal olarak aynı şeylerdir.”
Film hakkında özel tavsiyemiz; öncesinde hiçbir ipucu, spoiler ya da başkaca verileri okumamanız yönünde. Zira film, izleyiciyi gerçekten içine alıyor ve zaten bir süre sonra akışa kendinizi kaptırıyorsunuz. Şu kadarını belirteyim; müthiş sürprizlere ve beklemediğiniz yerlerden vurulmaya hazır olun. Ancak ne hissederseniz hissedin; kesinlikle filmde sunulan küçük detayları kaçırmamaya özen gösterin. Çünkü yakaladığınız her detay, öykünün size neyi aktarmaya çalıştığına dair küçük bir anahtar.
Özellikle bilim kurgu, yazılım türlerinden hoşlanan okuyucularımızın OtherLife’ı mutlaka izlemesini tavsiye ediyorum. Peşinen belirteyim; yapay zeka konusuna ilgi duyan izleyiciler, aradıklarını bulamayacaklardır. Fakat genel olarak bilim kurgu temasından hoşlananlar keyifle izleyebilir. Bugüne kadar izlediğiniz yapımlarla benzerliğini bulabileceğiniz türden bir filmden bahsetmiyorum. Bu bakımdan, özellikle işlenen konu bakımından oldukça etkileyici bir film olduğunu söyleyebilirim. Bilim kurgu temasında birebir benzerlikleri olmasa da Lucy, Simone gibi yapımlardan keyif alanların OtherLife’a göz atmalarını tavsiye ediyorum.
Tabii filmi övüyorsam da her şeyi mükemmel diyebilecek noktada değilim maalesef. Nedendir bilmiyorum, özellikle oyunculuklar noktasında (Ren Amari ve Sam hariç); tatmin edici bir şeyler ortaya konmamış, bir şeyler eksik kalmış gibi hissediyorum. Bununla birlikte bu kadar güzel bir konunun biraz daha detaylandırılarak işlenebileceği kanaatindeyim, bu yönden de hafif bir kırgınlığım var filme karşı. Ancak bunların dışında herhangi bir olumsuz yönünden bahsedemeyeceğim.
Gelelim en sevdiğim bölüme… Filmi puanlayacağım (:
OtherLife; IMDB‘de 6.3/10 olarak oylanmış durumda. Bunun biraz düşük olduğunu düşünsem de, genel olarak internetteki seyirci yorumlarını düşününce pek de şaşırtıcı gelmiyor. Ancak bence bunun çeşitli sebepleri var. Bir kere film gerçekten herkese hitap eden bir yapım değil. Yani sadece bilim kurgu severleri bile tam anlamı ile doyuramayabilir. Çünkü alıştığımız bilim kurgu çizgileri mevcut değil. Üstüne üstlük, alıştığımız Hollywood çizgileri de yok filmde. Avustralyalı yönetmenin farklı bir bilim kurgu anlayışı var ve bunu olduğu gibi yansıtmış filme. Bu farklılık da seyirci nazarında pek olumlu karşılanmamış anlaşılan.
Deniz Humması‘nın puanlaması olarak ben 9/10 veriyorum OtherLife‘a. Puan kırmamın sebebi de yukarıda değindiğim iki unsur. Gerçekten yan oyunculuklar ve öykünün detaylandırması daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum.
İyi seyirler 🙂