Filmler ve DizilerSinema - Tv

Lucy: Bilim Kurguyu Farklı Bir Boyuta Taşıyan Yapım

2014 yapımı bir bilim kurgu olan Lucy, eskiden beri bir şekilde kulağımıza çalınan “insan beyninin %10’unun kullanılıyor olması” tezini işliyor. Luc Besson‘ın yazıp yönettiği film, bilim kurgu aksiyon türünde bir Fransız yapımı. Taipei, Paris ve New York‘ta çekilen filmin başrolünde Lucy olarak Scarlett Johansson oynuyor. Felsefi yapımlardan görmeye alışık olduğumuz Morgan Freeman‘ın da Profesör Norman rolünde, beyin üzerine çalışan bir bilim adamını canlandırdığı film, konusu bakımından oldukça ilgi çekici.

Film IMDB‘de 6.4/10, RottenTomatoes‘ta 66/100, Metacritic‘te 61 puan almış durumda. Ancak biz Deniz Humması olarak filme 8/10 versek sırıtmayacağını düşünüyoruz. Her ne kadar senaryosu izleyiciyi doyuramıyor olsa da, işlediği fikir ve Scarlett Johansson ile Morgan Freeman’ın oyunculukları bile başlı başına bu puanı hak eder diye düşünüyoruz.

“Sıradan” olarak niteleyebileceğimiz bilim kurgu hatlarının dışına çıkarak, tüm kurgusal dünyayı insanın benliğinde ve beyninde oluşturan filmi, senaryo olarak pek başarılı bulmayabilirsiniz. Zira konunun ilgi çekiciliğinden olsa gerek, izleyicinin çok daha detaylı veriler beklemesi gayet normal. Ancak Lucy, izleyicinin bu beklentisini karşılayabilecek nitelikte bir yapım değil. Lucy’nın ilgi uyandıran yanı, tümüyle konusunun kalitesi ve oyuncularının başarılı performansı diye düşünüyoruz. Tamamen rastlantısal bir olay akışı neticesinde kendisini bir uyuşturucu kuryesi olarak bulan Lucy, taşıdığı yeni nesil uyuşturucunun (CPH4) kazara kanına bulaşması sonrasında kelimenin tam anlamıyla bir aydınlanma yaşamaya başlıyor.

Normal insanların beynin %10‘unu kullandığı tezine karşılık Lucy, kanına bulaşan maddenin etkisiyle beyninin hızla daha büyük bir bölümünü kullanabilir hale geliyor ve bugün insanüstü olarak tanımlanabilecek pek çok yeteneği, sezgisel olarak elde etmeye başlıyor. Telekinetik yetenekler, acıya karşı hissizlik, beyin kontrolü, çevresinde olup biteni bütünüyle hissedebilme gibi yetilerle donatılan Lucy, zaman geçtikçe beyninin daha büyük bir bölümünü kullanıyor ve sonunda evrenle bütünleşiyor. Filmin konusu bu çizgide olmakla birlikte, Lucy’de bizim dikkatimizi çeken olgu insanın beyin kapasitesine dair öngörülerdir. Örneğin Lucy’nin beyin kapasitesinin %100‘e ulaşması ile zaman yolculuğunu sezgisel boyutta yapabileceğinin düşünülmesi son derece etkileyiciydi. Bu noktada senaryonun oldukça zorlandığını tahmin ediyoruz zira filmde işlenen konu, öylesine sınırsızdı ki; basmakalıp bir bilim kurgunun yer veremeyeceği boyutta olağanüstülükler başarı ile işlenmişti.

Bu konu üzerine fikirler üretmiş, veriler paylaşmış olan pek çok kaynakta beyin kapasitesinin %10’unun kullanımı kalıbına dayanan varsayımın isabetsiz olduğunu görebilirsiniz. Ancak Lucy’i incelerken konumuzun tam olarak bu olmadığını bilmeniz gerekiyor. Yani verinin doğruluğu ile değil, düşüncenin olağanüstülüğü ve yaratıcılığın boyutu ile ilgili bir fikir tartışmasının çok daha faydalı olacağı kanısındayız.

Örneğin, bu konuya yönelik fikirler üretirken hareket noktalarımız ne olmalıdır? Lucy’de işlenen konuda özellikle CPH4 isimli etken maddenin kullanılması tesadüf değildir. Zira bu madde, filmin kurgusu kapsamında Lucy’nin beynine gereken enerjiyi de sağlamaktadır. Bugünkü bilgimiz bize, insan vücudunda harcanan enerjinin yaklaşık %20‘sinin beyin için ayrıldığını gösteriyor. Kapasitesinin çok altında kullanılan beyin, bu denli yüksek enerji tüketimi gerektiriyorsa; kullanım kapasitesinin artması durumunda enerji ihtiyacı hangi boyutlara varacaktır, bunu öngöremiyoruz. Ancak öngöremesek de, önemli bir artışa ihtiyaç duyulacağından eminiz.

İşte Lucy’nin senaryosunda da bu detay atlanmamış ve aydınlanışında CPH4 etken kılınmıştır. CPH4, filmde hamilelik dönemindeki kadınların güçlü olmasını sağlayan ve vücutta çok az salgılanan bir enzim olarak tarif ediliyor. Bu konu kendisine sorulduğunda filmin yönetmeni Luc Besson; CPH4 isminin kendisi tarafından uydurulduğunu, ancak filmde bahsedildiği gibi, gerçekte de gebelik döneminde kadınlara güç veren bir hormonun var olduğunu belirtiyor. Biz bu konuda araştırma yapmış olsak da CPH4’ün doğrudan karşılığı olabilecek bir kimyasala ulaşabilmiş değiliz. Ancak fikren buna ihtiyaç duyulacağının işlenmesi ve konunun hamilelikle bağdaştırılması bile oldukça etkileyici. Çünkü bildiğiniz üzere hamilelik, insanın en hayran kalınan, tüm detaylarına henüz vakıf olunamayan yeteneklerinden biri ve bu süreçte kadınların özellikle doğum anında gerçekten farklı bir dayanıklılığa eriştiği bir gerçek.

Bunlar gibi, Lucy’nin senaryosunda insanı düşüncelere sevk eden ve yaratıcılığını sorgulatan pek çok detay bulunuyor. Bu nedenle, Lucy’nin farklı bir gözle izlenmesini tavsiye ediyor ve iyi seyirler diliyoruz.

Detayları bir yana, fikrin etkileyiciği ve ufuk açıcı niteliği tartışma götürmez nitelikte. Zira Lucy, beyninde evrenin sırlarına erişirken, izleyici olarak bundan etkilenmemek mümkün değil.

Peki sizce, beyninizin %100’ünü kullanabiliyor olsaydınız, neler değişirdi?


Kaynak : BrainFacts, Wikipedia. Görseller : #lucythemovie, LucyMovie