Kişisel Bütünlük

Akıllı Telefonlarla Sarsılan Dijital Dengemiz Nasıl Toparlanır?

Günümüzde teknolojinin bize sağladığı sayısız olanak ve fırsat kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçek olarak görünüyor. Hızla gelişmeye devam eden dijital dünya her geçen gün bilgiye erişme hızımızı arttırarak, çeşitliliği ile birbirimizle olan iletişimimizi de olumlu ya da olumsuz etkilemeye devam ediyor. Gerçekten de, bu gelişimin olumlu yanlarının yanı sıra olumsuz yanları da bulunuyor.  Zira teknolojinin bize sunduğu alternatif dünyanın bizi kendi gerçekliğimizden de soyutlayabilme potansiyeli var.

Birçok araştırma bize; teknolojinin hayatımıza girmesiyle, bilişsel yetilerimizde belirgin zayıflama emareleri olduğunu gösteriyor. İşleri kolaylaştırdığını sandığımız birçok teknolojik alet, yarattığı sanal yaşam alanında insanların bir ekrandan diğerine geçerken yeniden konsantrasyon sağlamada güçlük çekmesine neden oluyor. Buna maruz kalan insanların yeniden odaklanma süresi uzuyor. Oldukça azalan dikkat süremizin yanında bir de sayısız bildirimin geldiği çeşitli fonksiyonel cihazların arasında yeniden işimize vereceğimiz konsantrasyon sağlama süremiz ortalama 25 dakikaya çıkmış durumda.

Peki bu ne menem bir teknoloji ki bizi gerçeklik algımızı değiştirecek kadar etkileyebiliyor? Ne çevrede olan bitene ne de kendimize ayıracak zamanı bile bulmakta zorlanır hale gelebiliyoruz. Oysa teknoloji bize hız ve iletişim kolaylığı vadetmiyor mu? O halde neden gerçekliğin kendisi varken bizler sanal gerçeklik peşindeyiz?

Dünya genelinde akıllı cihazlara erişimle birlikte online medyada harcanan süre ortalama 6 (Altı) saat. Yetişkin birinin günde ortalama 50 (Elli) defa akıllı telefonunu kontrol ettiği ve bu kontrollerin daha küçük yaşlara doğru çok daha fazla sayılara çıktığını biliyoruz. Kişilere özel bir kullanım süresi olmakla birlikte teknolojik alışkanlıkların faydası ve kişiye olan katkısı sorgulanabilir boyutlara ulaşmış durumda.

Peki, bizler dijitalleşen bu yeni dünyada dengeyi nasıl sağlayabiliriz? Dijital denge denilen şey teknolojinin kendisi ve türevleri ile kurduğumuz sağlıklı ilişki anlamına geliyor. Teknolojinin bize sunduğu olanaklar yanında aslında bizi bazen yok yere meşgul eden onlarca lüzumsuz veri ile de muhatap bırakabiliyor.

İşte burada dijital denge kurulabildiği anda; teknolojiyi, hayatlarımızın akışını kesintiye uğratması ya da engel olmasına izin vermeyen bir hizmetkâr haline getirebiliyoruz. Kontrolün bizde olması, bilgiye veya istediğimiz veriye ulaşırken bizi sağlıklı bir teknolojik ilişki içinde tutmayı sağlıyor. Ayrıca bu sayede teknolojinin potansiyelinden ve avantajlarından yararlanmamız daha da kolaylaşıyor.

Dijital Denge Kurarken Yapacaklarımız

Kendimize, teknoloji kullanımı hususunda kullanım alışkanlıklarımızı ifade eden birtakım sorular sorarak başlayabiliriz. Dijital mecralar ile olan ilişkimizde farkındalığımızı nasıl artırabiliriz? İnternette geçirdiğimiz zamanı hesaplayarak nasıl zaman geçirdiğimizi belirleyebiliriz. Bu geçirdiğimiz zaman zarfında nasıl hissediyoruz? Hayatımıza değer katıp katmadığına yönelik sorular ile kuracağımız dengeyi önce sorun var mı yok mu diye tespit ederek başlayabiliriz.

Dijital etkileşimimizde ne gibi değişiklikler yapılması gerekir bunu öğrenebiliriz. Dijital materyalleri kullanırken stres seviyemize dikkat ederek farkında olmaya çalışmalıyız. Bu teknolojik deneyimi yaşarken hayattaki hedeflerimi görmezden gelerek mi yoksa buna katkı sağlayarak mı kullanım sürecini geçiriyorum gibi soruları kendimize sormalıyız. Ya da bunun yerine yakın bulduğumuz birine bu kullanım alışkanlıklarımız ile ilgili sorular sorabilir, bu konuda onun da görüşlerini alarak bir farkındalık oluşturabiliriz.

Eğer sorduğumuz sorular ve kontrol ettiğimiz teknolojik alışkanlıklarımız ile ilgili negatif bir tutum içinde olduğumuzu fark edersek, kendimize karşı oldukça anlayışlı olmaya çalışarak; kendimizi, bu geçirdiğimiz süreci daha kaliteli hale getirmek için kararlı olmaya motive etmemiz gerekiyor.

Bunun için kendimize bazı sorular yönelterek, bir vizyon oluşturmamız gerekmektedir. Teknolojinin hayatımda nerede ve nasıl olmasını istiyorum? Teknolojik aletlerin hayatıma fazlasıyla dahil olmasını istemediğim anlar var mıdır? Dijital hayatımda canımı sıkan, beni kısıtladığını hissettiğim şeyler var mıdır? Teknolojik aletleri kullanırken amacım nedir, gerçekten ne yapmak istiyorum gibi soruları kendimize yönelttiğimizde günün büyük bir kısmında bu aletleri nasıl ve ne sıklıkla kullandığımızı, gerçek hayat amaçlarımıza ne kadar etki edip etmediğini görmüş olur ve alışkanlıklarımızı bu yönde değiştirme imkanı bulabiliriz.

Dijital Alışkanlıkları Tespit Etmede Teknolojik Yöntem

Bazı uygulamalar teknolojiyi ne sıklıkla kullandığınızı sizin yerinize ölçerek alışkanlıklarınızı tespit edebiliyor. Örneğin Google’ın bir hizmeti olan hesap özeti, uygulamalarda ne kadar zaman geçirdiğinizi size gösteriyor. Bunun dışında farklı uygulamalar da yine size farkındalık kazandırmak açısından son derece yararlı. Bunlardan bazıları; Siempo, Space App, Rescue Time gibi araçlar.

Bunun dışında kısa ipuçları vermemiz gerekirse; telefonunuzdaki bazı bildirimleri kapatmayı ya da özelleştirmeyi deneyerek hayatınızda onca dakikanın gereksiz bildirimler yüzünden gitmesini engelleyebilirsiniz. Hayatınızı kolaylaştıran ve gerçek amaçlarınıza ulaşmanızı sağlayan bazı uygulamaları edinerek hayatınızda dijital dengenizi sağlayabilirsiniz. Bunun için geliştirilmiş kullanıcı dostu uygulamalardan biri de sizin belirlediğiniz bir saatten sonra cihaz ekranınızın siyah beyaz olması sayesinde artık kullanımının azalması gerektiğini size hatırlatabiliyor. Ayrıca her telefonda bulunan rahatsız etme butonu ile bildirimlerinizi özelleştirebilir, belirlediğiniz saatlerde konsantrasyonunuzu sağlayabilir ve kendinize ayırdığınız vakti daha kaliteli geçirebilirsiniz.

Örneğin bir başka ipucu da telefonunuzu başka bir odada şarj etmeyi deneyebilir, telefonla aranızda koyduğunuz fiziksel uzaklık sayesinde ondan bir süre uzak kalmayı deneyimleyebilirsiniz. Ve belki de bu dengeyi sağlamada en önemlilerinden biri de yüz yüze iletişimin teknolojik aletlerle olan iletişimden çok daha etkili olduğu ortadayken daha çok yüz yüze, Doğan Cüceloğlu tabiri ile can cana iletişimi her daim tercih etmeliyiz.