Contagion: Karantina Günlerine Nasıl Geldiğimizi Anlatan Yapım
Covid-19 pandemisi nedeniyle zorunlu olarak eve kapandığımız bugünlerde, ekranıma ilginç bir yapım takıldı. 2011 yapımı, Contagion (Salgın) isimli bir film ve gerçekten insanı hayretler içerisinde bırakıyor. Bundan dokuz sene öncesinde, bugün başımıza gelenlerin filminin çekilmiş olması karşısında başka ne diyebilirim ki?

Steven Soderbergh‘in yönetmenlik koltuğunda oturduğu yapımda pek çok ünlü isim yer alıyor. Film bu bakımdan adeta bir yıldızlar geçidi gibi. Kadroda Matt Damon (Mitch Emhoff), Gwyneth Paltrow (Beth Emhoff), Laurence Fishburne (Dr. Ellis Cheever), Jude Law (Alan Krumwiede), Kate Winslet(Dr. Erin Mears) ve Marion Cotillard (Dr. Leonora Orantes) gibi isimleri izliyoruz. Bunlar dışında, yan rolleri de epey kalabalık bir yapım Salgın.
Esasında Salgın’ı bugün değil de şöyle iki üç sene önce izleseydim büyük ihtimalle katlanamayıp yarım bırakırdım. Yani bir ihtimal yıldızların hatırı için sonunu zorla getirebilirdim. Çünkü Salgın, bir filmden ziyade; ciddi bir belgesele benziyor. Ya da ne bileyim; bir salgın simülasyonu da diyebiliriz. Ama ilginç olan; son derece tutarlı şekilde düşünülmüş ve gerçekten de bugün yaşadıklarımızı ekrana yansıtmayı başarmış olması.

Salgın’da bugünkü ortamda nelerle karşılaşabileceğimiz konusu çok güzel öngörülerle sunulmuş. Virüsün nasıl yayıldığı, çıkış noktası, patient zero‘nun (ilk hasta) bütün gezegeni ne kadar kolay tehdit edebileceği, yalan haberlerin ne kadar ahlaksızca yayıldığı ve bunları yayanların bundan nasıl menfaatler elde ettiği… Yani gerçekten bugün içinde bulunduğumuz durumun neredeyse tüm detayları televizyon ekranınıza yansıtılmış gibi.
Salgın’da özellikle; virüsün ne kadar kolay yayılabildiği, ciddiye alınmaması durumunda hiçbir gücün bu tehdide karşı koyamayacağı gibi noktalar tamamen mantık silsilesi içerisinde anlatılıyor. Kaldı ki bugün yaşadıklarımız ile karşılaştırınca zaten mantıksız gelmesi imkansız olduğu gibi, esasında filmde anlatılan şeylerin ne kadar yakınımızda olduğu hissi de biraz ürpertmiyor değil.

Film ile ilgili olarak çok özel bir noktaya da vurgu yapmak istiyorum. Filmde, internetin gücünü arkasına alıp; ahlak dışı şekilde yalan bilgiler yayarak profesörlere kafa tutan bir karakter var. Bunun yüzlerce farklı çeşidi bugün önümüzde, ekranımızda, cep telefonumuzda, e-mailimizde, WhatsApp gruplarımızda… Neredeyse bulunduğumuz her ortamda mevcut. Kirli ve teyit edilmemiş bilginin bu kadar yakınımızda olması gerçekten büyük bir problem. Filmi izlerken bahsettiğim karakterin yaşadıklarını dikkatle takip etmenizi rica ediyorum. Zira sonunda bu karakter, yaydığı yalan bilgilere inanarak ortalığı savaş alanına çeviren milyonlarca takipçisinin kör gücü sayesinde paçayı kurtarıyor.
Sadece bu unsur bile filmin bugün bizim yaşadıklarımızla ne kadar benzeştiğinin bir göstergesi aslında. Salgın’ı anlatırken ipuçlarından kaçınmak şöyle dursun, tamamen filmi olduğu gibi anlatmayı tercih etmemin sebebi de esasında Salgın’ı bir film olarak değil, bir belgesel olarak görmemden ibaret. Açıkçası sizin de, filmi izlemeseniz bile bu satırları okuyarak konu hakkında farkındalık sahibi olmanızı ve ona göre davranmanızı diliyorum.

Film yazılarımda en sevdiğim kısım, filmleri puanladığım paragrafım. Fakat bu sefer bundan pek keyif almadığımı söylemem gerekiyor. Sanırım Contagion’u yaşadığımız durum ile bağdaştırarak filmden epey etkilendim ve tadım kaçtı. Ama olsun… Contagion, IMDB‘de 6.7/10 olarak oylanmış ve ‘aksiyon, drama, gerilim’ şeklinde sınıflandırılmış durumda. Açıkçası Contagion’u bir film olarak değerlendirebileceğimi sanmıyorum. Gözümde güzel bir belgesel olan bu yapıma ben de 8/10 veriyorum. Puan kırmamın sebebi; gerilimin tırmandığı dakikalara nasıl gelindiğinin ve buralara gelen toplumun nasıl normale döndüğünün yanıtsız bırakılmış olması. Yani sanki üç gün içerisinde zirve yapıp sonra normale dönen bir yaşam yansıtılmış ve bu durum, anlatılan konu ile uyumlu değil. Bundan dolayı puan kırdım.

Yaşadığımız günler, içinden geçtiğimiz zaman dilimi hepimiz için belirsiz ve çok zor. Bu yüzden; doğruluğundan şüphe etmediğiniz, işin uzmanı olan kaynaklar dışında sağdan soldan gelen bilgileri teyit etmeden başka kişilere ileterek kirli bilginin yayılmasını kolaylaştırmamaya çaba sarf edin. Zira kirli bilgi; doğru ve teyitli verilerden çok ama çok daha hızlı yayılıyor. Buna alet olmamaya özen gösterin.
Hep birlikte, ülkemizin güzel günlere ulaşabilmesi dileği ile…
Keyifli seyirler dilerim.