Müzikli Yazılar Serisi – 2
Deniz Humması yazarı Sen Bir Ettin tarafından hazırlanan ‘Müzikli Yazılar Serisi‘nin ikinci öyküsü; Mavi Bar.
Müzik : Utopia Soundtrack – Cristobal Tapia de Veer
MAVİ BAR
“Evlenelim mi?” diye sordu. Saçları araya giriyordu. Tüm dostlar gitmem gerektiğini söyledi. Zaman insanları hiç sevmiyordu, özellikle beni.
Onu ilk gördüğümde turuncu beresine hayran olmuştum. Şimdi de kuzgun siyahı saçlarına dibim düşüyordu. Ona aşık olduğumu itiraf ettiğimde kafamda “Anyone Else But You” çalıyordu. Şimdi duyduğum ise canımı yakıyordu, “Nothing Came Out”.
“Sana aşığım” dedi, duydum! “Sürüngensin sen” demiş de olabilir. Sarılmaya çalıştım fakat sarhoşluktan onu da beceremedim. O da yeltendi sarılmaya ama uzanır halde gözlerimi gözlerine dikmiştim bile. Evimizdeki gibi ayaklarımı örter mi diye bekledim. Janis ve Jim tutup kaldırdılar beni. Bir masaya oturttular ve ağzıma bira boca ettiler. Tuvalete kusmaya gittiğimde arkamda belirdi. Aynadan bir süre kesiştik, rezalet kokuyordum. Beni bu kokuyla sevecek, yanımda duracak insana taparım ben işte! En azından ağzımdan çıkan kokuyu solumasın diye parmağımla bir dakika işareti yaptım ve yüzümü yıkamak için eğildim. Dikeldiğimde gitmişti.
Barın mutfağı, tuvalet kapısının yanındaydı. Karnımın acıktığını hissederek mutfağa daldım, garsona tavuklu pizza istediğimi söyledim. Vejetaryen olduğumu hatırlattılar ve pizzayı domatesliye çevirip çıktım. Kızıl saçları ve yaşının benden büyük olması sebebiyle ilgimi çeken, bana hayranlık duyduğunu bildiğim Mary’nin yanına geçtim. Ne de olsa bekar bir erkeğim o gittikten sonra… Tek başına yarım litrelik votka içmişti ve hiçbir şekilde sarhoşluk emaresi göstermiyordu. Gerçek bir alkoliksin Mary, tıpkı baban gibi! İçimden geçirdiğim düşünce kafamda yankı yaptı. Kafamdan geçen sesleri durdurmamın yöntemini çok geç bulabildim fakat her koşulda işe yarar. Bağırdım ve huzur kollarını açtı o an, sarıldı bana 3-5 saniyeliğine. Aptal olduğumu söyleyerek çekti gitti. Üstelik hesabı da bana geçirmişti!
Küllüğün altında duran hesap fişini aldım ve ufak bir matematik hesabı yaptım. Param mideme inen alkolün yarısını bile karşılamıyordu. Arkadaşlarımın eşsizliği buradan gelir; hiçbir zaman bana bir şey ısmarlamazlar. Hatta onların içtiklerini de hep ben öderim. Mekanın sahibine durumu anlatmaya karar verdim. 60 kiloluk cılız vücudumu ciddiye alsın diye sigara yaktım ve adamın yanına yürümeye başladım.
Uyandığımda yine o demire bağlıydım. Gülmeye başladım, biraz da şarkı mırıldandım sıkıntıdan. Yarım yıldır böyle devam ediyor. Uyanmak istemiyorum, uyumayı zaten unuttum. O nerede ve evlenme teklifi hala geçerli midir acaba? Bir de Mary’nin votkasını, pizzayı ve biraları nasıl ödedim? Her şeyi bir şekilde açıklarım da karşımda niye mor bir kitaplık var ve niye striptiz demirine bağlı uyanıyorum lan hep?
Bir iki kere “seni seviyorum” dediğine kalıbımı basarım, bu cüsseyle büyük bir kanıt niteliği taşımayacağını bilsem bile. Beraber şarkı söylediğimiz zamanlar epey güzeldi. Parkta şarap içip uyuyakalmıştık mesela. Hatırlıyor mudur sence? Uzun süredir onu göremiyorum. Ya da görüp hatırlayamıyorum. Bu kadar uyuşuk bir hafızaya sahip olmak insanı çıldırtabilir ve daha da kötüsü unuttuğunu unutup çıldıramayadabilirsin. Neyse ki hala kaygılanabiliyorum!
Yerde siyah bir köpek yatıyormuş ve fark edemedim. Köpek, üzerine basmamı büyük bir olgunlukla karşıladı. Kafasını sevip özür diledim ve bar taburesine oturdum. Mekanın sahibi bir kaç küfür fısıldadı, duyabiliyordum. Klasik hatır sorma faslını çabucak atlatıp derdimi anlattım. ‘’Taşak mı geçiyorsun lan? Sabahtan beridir içmediğin bok kalmadı!’’ diye gürledi. Bu mekana en çok para kazandıranlardanım ve gördüğüm muameleye bak! O sırada barın bahçesine sarışın bir erkekle giriverdi. Aralarında bir şey olduğunu sezebiliyordum. Şimdi sarışın erkeğinin ismine iyelik eki katıyordu demek. Mekanın sahibi de tüm bar gibi durumu bildiğinden duraksadı, sonra konuşuruz dedi ve gitti. Bahçenin en kıyı masasına çöktüler. Beni görmemişlerdi ve ufak bir plan yapma şansı yakalamıştım.
Üzerimde hemen her gün giydiğim, bana iki beden büyük çizgili yün kazağım vardı. Biraz kusmuk sıçramıştı fakat ıslak bir bezle halledilemeyecek bir şey değildi. Sarışın yeni sevgili markalı siyah t-shirtiyle bir sıfır öndeydi. Abartılı dövmeleri ve ters taktığı bordo şapkayı hesaba katmak, maçın 5. dakikasında diskalifiye edilmiş takım hissiyatı yaratmadı değil açıkçası. En kötü kısımda kıyasa bile giremedim; yarısı beyazlamış kıvırcık saçlarım, dalgalı sarı saçlarla yarışamazdı. Planım tıkır tıkır işledi ve barda duran viskiyi alıp kaçabildim. Tek şanssızlığım viski sevmememdi ama alkoldü en nihayetinde!
Bazen çok aşık olmak istiyorum. O bazı zaman dilimlerinde durabilirsem ve kafamda yankı yoksa zaten aşık olduğum birinin varlığını fark ediyorum. Bazen ölmek istediğimi fark ediyorum ama yaşadığımdan emin olamıyorum. Bazen ilk seviştiğim kadın geliyor aklıma, başka kimseyle sevişmediğimi fark edip ağlamaya başlıyorum.
Sen Bir Ettin
Müzikli Yazılar Serisinin İlk Öyküsünü okumak İçin; Sol Kaburganın Altı
Geri bildirim: Müzikli Yazılar Serisi – 7 (6. Öykünün Devamı) – Deniz Humması
Geri bildirim: Müzikli Yazılar Serisi – 9 – Deniz Humması